Перевод: со всех языков на все языки

со всех языков на все языки

yok pahasına

  • 1 yok pahasına

    spottbillig, zu einem Spottpreis
    bir şeyi \yok pahasına almak/satın almak etw spottbillig bekommen/kaufen; ( fam) etw für ein Butterbrot bekommen/kaufen
    bir şeyi \yok pahasına satmak etw verschleudern etw spottbillig verkaufen; ( fam) etw für ein Butterbrot verkaufen

    Sözlük Türkçe-Almanca kompakt > yok pahasına

  • 2 yok pahasına

    за бесце́нок, да́ром

    yok pahasına satmak / almak / gitmek — за бесце́нок продава́ть / покупа́ть / уходи́ть

    Türkçe-rusça sözlük > yok pahasına

  • 3 yok pahasına

    for a song

    Turkish-English dictionary > yok pahasına

  • 4 yok pahasına

    dirt cheap

    İngilizce Sözlük Türkçe > yok pahasına

  • 5 yok pahasına satılan şey

    n. bargain

    Turkish-English dictionary > yok pahasına satılan şey

  • 6 yok

    yok <-ku, -ğu> … ist nicht da, … nicht vorhanden, gibt es nicht; z.B. Rauchen verboten; nein; Nichts n; yo; aber (wenn) nicht …; scherzh, distanzierte Behauptung yok … yok einmal … dann wieder ( oder außerdem, dann noch …), Beispiele yok yorgunmuş, yok hastaymış … einmal ist sie (angeblich) müde, dann wieder ist sie krank …;
    yok canım keineswegs; was du nicht sagst!; ach wo!;
    yok denecek kadar az schwindend gering;
    yok devenin başı! ganz unmöglich!; von wegen!;
    yok edici Vernichtungs-;
    yok edilme Liquidierung f; Vernichtung f;
    yok etmek v/t vernichten, liquidieren, ausmerzen;
    yok oğlu yok ganz und gar nichts;
    yok olmak vernichtet ( oder ausgemerzt) werden;
    yok pahasına zu einem Spottpreis;
    yok satmak Ware reißenden Absatz haben;
    yok yere völlig nutzlos; grundlos;
    bu şehirde yok yoktur in dieser Stadt ist alles da, was das Herz begehrt;
    yok yoksul bettelarm;
    yoktan var etmek (aus dem Nichts) etwas schaffen

    Türkçe-Almanca sözlük > yok

  • 7 yok

    yok
    I s <-u, -ğu> ohne pl
    1) Nichts nt
    bir kimseyi/şeyi \yok etmek jdn/etw vernichten [o beseitigen], jdn/etw verschwinden lassen
    \yok olmak fehlen; ( kaybolmak) verschwinden; ( varlığı sona ermek) nicht mehr existieren
    \yok pahasına (almak/satmak) für Nichts (kaufen/verkaufen)
    \yoktan var etmek/olmak aus dem Nichts erschaffen/entstehen
    bugün okulda \yoktu heute war er nicht in der Schule, heute hat er in der Schule gefehlt
    burada kimse \yok hier ist niemand
    hiç \yoktan ohne jeden Grund
    2) bu bıçağın sapı \yok dieses Messer hat keinen Griff, an diesem Messer fehlt der Griff
    üstünde av bıçağından başka silahı \yoktu außer einem Jagdmesser hatte er keine Waffe bei sich
    vaktim \yok ich habe keine Zeit
    sigara \yok Rauchen ist verboten
    II adv
    \yok canım! ( hayır) nichts da!; ( sahi mi) ach was!
    \yok oğlu \yok überhaupt nichts
    darılmaca \yok! nichts für ungut!
    ya hep ya \yok alles oder nichts
    III ( fam) nee; ( hayır) nein
    geldiler mi? — \yok, daha gelmediler sind sie gekommen? — nein, noch nicht

    Sözlük Türkçe-Almanca kompakt > yok

  • 8 yok

    ",-ku/-ğu 1. not existing, nonexistent. 2. not present, absent; not at hand, not available. 3. used to indicate a refusal to participate in something: Siz onu yapacak olursanız ben yokum. If you´re going to do that I´m not coming with you. O işte ben yoktum. I had nothing to do with that matter. 4. no (a negative reply). 5. but if not...: Sınavı kazandın, ne güzel; yok kazanamadın, bir daha denersin. If you pass the test, that´ll be great; but if you fail it, then you´ll just take it another time. 6. used sarcastically at the beginning of each of several successive clauses: Yok hava kötüymüş, yok zamanı değilmiş, kısacası bu işe yanaşmayacağı belliydi. If it wasn´t that the weather was bad, then it was the fact that the time wasn´t ripe; in short, it was clear that he wasn´t going to get around to doing this job. 7. used for emphasis at the beginning of a statement: Yok, iyi adam vesselam. He´s a good fellow, and that´s all there is to it. -tan 1. from nothing. 2. for no reason. - canım! colloq. 1. I wouldn´t think of it!/I wouldn´t dream of it! 2. You can´t be serious!/You´re having me on! 3. That´s not the case./You´ve misunderstood. - devenin başı! colloq. You´re pulling my leg!/You´re feeding me a line! - etmek /ı/ to do away with or get rid of (someone, something) completely. - oğlu yok. colloq. None of these people/things are here!/Not one of them is to be found! - olmak to disappear; to vanish. - pahasına very cheaply, for nothing, for a song. - satmak (for a merchant) to have nothing left to sell. - yere for no reason at all. - yok. 1. proverb Don´t suppose that something cannot be found or cannot happen, because it can. 2. No! No! "

    Saja Türkçe - İngilizce Sözlük > yok

  • 9 for a song

    yok pahasına

    English-Turkish dictionary > for a song

  • 10 for a song

    yok pahasına

    English-Turkish dictionary > for a song

  • 11 for a mere song

    yok pahasina

    English to Turkish dictionary > for a mere song

  • 12 грош

    yok pahasına
    * * *
    м, разг., в соч.

    за гроши́ (продать, купить)yok pahasına

    оста́ться без гроша́ — meteliksiz kalmak

    не име́ть ни гроша́ за душо́й — meteliğe kurşun atmak

    ло́маного / ме́дного гроша́ не сто́ит — beş / on para etmez, metelik etmez; ciğeri beş para etmez (тк. о человеке)

    ни в грош не ста́вить кого-что-л. — birine, bir şeye metelik vermemek

    ни за грош поги́б / пропа́л челове́к — güme gitti adam

    Русско-турецкий словарь > грош

  • 13 даром

    bedava,
    cabadan; yok pahasına; boşuna
    * * *
    1) bedava(dan); cabadan

    э́то он получи́л да́ром — bunu cabadan aldı

    2) разг. ( очень дёшево) yok pahasına
    3) ( напрасно) boşuna

    да́ром тра́тить вре́мя — boşuna vakit harcamak

    он не тра́тил вре́мени да́ром — boş durmuyordu

    его́ труд не пропа́л да́ром — zahmeti boşa gitmedi

    ••

    э́то тебе́ да́ром не пройдёт — bu yaptığın yanına kalmaz

    Русско-турецкий словарь > даром

  • 14 бесценок

    м, разг., в соч.

    отда́ть за бесце́нок — yok pahasına / yokuna satmak

    Русско-турецкий словарь > бесценок

  • 15 нипочём

    разг.
    1) нареч. ( очень дешёво) yok pahasına; bini bir paraya / akçeye; yokuna
    2) → сказ. işten değil

    ему́ нипочём подня́ть холоди́льник — frijideri kaldırmak onun için işten değil

    э́та рабо́та ему́ нипочём — bu iş onun için çocuk oyuncağı

    бу́ря ему́ нипочём — fırtınaya bana mısın demiyor

    3) ( ни за что) asla; dünyada

    Русско-турецкий словарь > нипочём

  • 16 bargain

    n. pazarlık, uyuşma, anlaşma; kelepir; sudan ucuz şey, yok pahasına satılan şey; işlem (borsa)
    ————————
    v. pazarlık etmek, anlaşmak, değiş tokuş etmek; teklif [pol.], karşılık [pol.]
    * * *
    1. pazarlık et (v.) 2. pazarlık (n.)
    * * *
    1. noun
    1) (something bought cheaply and giving good value for money: This carpet was a real bargain.) kelepir, ucuz şey
    2) (an agreement made between people: I'll make a bargain with you.) pazarlık, anlaşma
    2. verb
    (to argue about or discuss a price etc: I bargained with him and finally got the price down.) pazarlık etmek

    English-Turkish dictionary > bargain

  • 17 cheaply

    adv. ucuz, zahmetsizce, değersiz biçimde, ucuza
    * * *
    ucuzca
    * * *
    adverb çok ucuza, yok pahasına, niteliksiz

    English-Turkish dictionary > cheaply

  • 18 Spottpreis

    Deutsch-Türkisch Wörterbuch > Spottpreis

  • 19 çalışmak

    1) рабо́тать, труди́ться

    çalışmak kabiliyeti — работоспосо́бность; трудоспосо́бность

    çalışamıyacak olan — нетрудоспосо́бный

    boğaz tokluğuna çalışmak — рабо́тать [то́лько] за харчи́

    maaşla çalışmak — состоя́ть (букв. рабо́ тать) на окла́де

    öğretmen olarak çalışmak — рабо́тать учи́телем

    üç ekiple çalışmak — рабо́тать в три сме́ны

    yok pahasına çalışmak — рабо́тать за гроши́

    2) рабо́тать, функциони́ровать

    çalışır halde — на ходу́; в рабо́чем состоя́нии (о машине)

    3) Д занима́ться, быть за́нятым чем; [усе́рдно] рабо́тать над чем; изуча́ть что
    4) Д стреми́ться к чему; стара́ться, пыта́ться

    çalışıp çabalamak — а) стара́ться, стреми́ться; б) усе́рдно рабо́тать, труди́ться со рве́нием; рабо́тать не поклада́я рук

    uykuyu yenmeğe çalışmak — боро́ться со сном

    çalışan köpekler — служе́бные соба́ки

    Büyük Türk-Rus Sözlük > çalışmak

  • 20 Butterbrot

    tereyağlı ekmek;
    etw für ein \Butterbrot bekommen ( fam) bir şeyi yok pahasına almak;
    für ein \Butterbrot arbeiten ( fam) boğaz tokluğuna çalışmak

    Wörterbuch Deutsch-Türkisch Kompakt > Butterbrot

См. также в других словарях:

  • yok pahasına satmak (veya almak veya gitmek) — son derece ucuz satmak Mallarını, tarlalarını yok pahasına satıyorlardı. Ö. Seyfettin …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • yok pahasına — zf. Kâr elde etmeksizin, değerinden çok düşük bir biçimde Atasözü, Deyim ve Birleşik Fiiller …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • yok — sf., ku, ğu 1) Bulunmayan, mevcut olmayan (nesne, kimse vb.), var karşıtı 2) Yasak İçki, sigara yok. 3) is. Olmayan, bulunmayan şey Sen yoktan anlamaz mısın? 4) e. Hayır anlamında kullanılan bir söz Geldiler mi? Yok, daha gelmediler. 5) bağ.… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • paha — is., Far. bahā Değer, fiyat, eder Birleşik Sözler ateş pahası kan pahası can pahasına yok pahasına Atasözü, Deyim ve Birleşik Fiiller paha biçilmez paha biçmek pahasına …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • dövizzede — is., Fr. devise + Far. zede Bankalara herhangi bir şey almak için dövizle borçlanıp borcunu ödeyemeyerek edindiği malı yok pahasına elinden çıkarmak zorunda kalan kimse …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • kuralı — sf., ask. Kurasını çekmiş, askere gitmeyi bekleyen (asker) Seferberlik başladığı zaman ... dertli analar ... nafakasını yok pahasına tefecilere satıyor ... kuralı çocuklarına yol parası yetiştiriyorlardı. R. E. Ünaydın …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • ölü fiyatına — zf. Değerinden çok ucuza, yok pahasına …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • satıp savmak — gereken parayı sağlamak için elindeki malı ucuza satıp tüketmek, yok pahasına elden çıkarmak …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • elden çıkarmak — bir şeyin sahipliğini başkasına geçirmek, satmak Eskilerden bir kısmını yok pahasına elden çıkarmak gerekecek. H. Taner …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • can — is., Far. cān 1) İnsan ve hayvanlarda yaşamayı sağlayan ve ölümle vücuttan ayrılan madde dışı varlık 2) Yaşama, hayat Bir kedi yavrusunu kurtarmak için ipe sarılıp kuyuya iner, canımı tehlikeye koyardım. R. N. Güntekin 3) Güç, dirilik Her şeyde… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • kayırmak — i 1) Koruyarak başarısını sağlamak, elinden tutmak, himmet etmek Bizi kayıran, arayan yok. H. R. Gürpınar 2) Birini, başkalarının veya işin zararı pahasına tutmak, birine haksız yere kolaylıklar sağlamak, iltimas etmek Güzelle yüceltirim… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

Поделиться ссылкой на выделенное

Прямая ссылка:
Нажмите правой клавишей мыши и выберите «Копировать ссылку»